Sayfa 11 / 14

Üçüncü sonuç, OYAK'ın paradoksal etkileriyle ilgilidir. OYAK'ın üyelerine yukarıda dile getirdiğimiz mali imkânları sunması, ilk bakışta ordu içinde belirli bir entegrasyonu sağlar gibi görünse de, ayrıcalıklı zümre avantajlarından tüm ordu mensuplarınca eşit şekilde faydalanılamadığı dikkate alındığında, tam tersi bir etkiyle ordu içinde yeni bölünmelere de yol açmıştır. OYAK'ın temsil ettiği büyük ekonomik pasta, bu pastadan pay alma noktasındaki çatışmaları da tetiklemektedir. Örneğin, alt ve orta rütbeli subayların OYAK yönetimini kontrol altında tutan üst rütbeli subaylara yönelttikleri, kurumun üye istekleri dışında faaliyet gösterdiği, sosyal hak ve hizmetlerin yetersiz olduğu, sosyal hizmetten ziyade holding yatırımlarına ağırlık verildiği, emeklilikten sonra kurum nemalarından faydalanılamadığı şeklindeki eleştiriler, yıllar zarfında hep gündemde kalmıştır.44 Bir başka örnek ise, "ordunun proleterleri" olarak adlandırılan astsubayların OYAK'a yönelik eleştirileridir. TEMAD üzerinden eleştirilerini son yıllarda açıkça kamusal alana taşıyan emekli astsubaylar, OYAK üyelerinin dörtte üçünü kendilerinin oluşturmasına ve yasal kesintilerin %55 ila 60'ının astsubaylardan yapılmasına rağmen, astsubayların kurumun imkânlarından faydalanamadıklarını belirtmekte, OYAK ve iştiraklerinin yönetim kurullarında yer almayı talep etmektedirler. Bunun yanı sıra, emeklilikle beraber kurumla ilişkinin kopması sonucu, eski üyelerin ileri tarihli OYAK kazançlarında sahip oldukları haklardan faydalanamamalarını da eleştirmekteler.45 TEMAD'ın sivil idari yargıda açtığı davalar askeri idari yargıya havale edilmiş ve bir sonuç alınamaması üzerine TEMAD 10 Eylül 2007'de AİHM'e şikâyette bulunmuş ve mahkeme bir süre önce dava başvurusunu kabul etmiştir.46
Dördüncü olarak, OYAK'ın varlığı üzerinden TSK sosyoekonomik iktidar ilişkilerinin içine daha fazla çekilmekte ve bu ilişkilerde açıkça ve doğrudan bir taraf olarak yer almaktadır. Hiç şüphe yok ki devlet aygıtının bir parçası olarak var oldukları sürece ordular her zaman iktidar ilişkilerinin bir tarafıdırlar. Ancak, modern siyasal alanın ve devlet yapısının görece demokratik düzenlenme biçimlerinde aslolan, orduların en azından formel-biçimsel olarak sosyopolitik ve sosyoekonomik iktidar ilişkilerinde açıkça yer almamalarıdır. Aksi durumun, hem sosyopolitik alanın demokratik yönüne hem de orduların kendi içsel yapılarına zarar vereceği açıktır. Nasıl ki ordunun politik aktör olarak siyasal süreçlerde yer alması politik tarafsızlık iddiasına halel getiriyorsa, doğrudan iktisadi bir aktör olarak da sosyoekonomik iktidar ilişkileri içinde yer alması sosyoekonomik aktörler nezdindeki tarafsızlık iddiasına halel getirmektedir.