
Özet; Türkiye’de ordunun, modern orduların asli işlevi olan dış askeri güvenlik alanının yanı sıra siyasal, iktisadi, kültürel, ideolojik alanlara uzanan geniş bir faaliyet alanının bulunması ve bu alanlardaki faaliyetlerinin sivil kamu otorite- sinin denetiminden bağımsız yasal veya fiili özerklik altında yürütülmesi, Türkiye’de pretoryen bir militarizmi hâkim kılmıştır.
Bu yapı altında ordular, ellerindeki gücü, diğer toplumsal ve siyasi aktörlerin de yer aldığı karmaşık iktidar ilişkileri içinde kullandıklarından, kendi (siyasi, idari, iktisadi vb.) iktidar kaynaklarını artırmak derdindedirler.
Türkiye’de militarizmin merkezindeki aktör olarak ordunun iktisadi alan ve süreçlerdeki yerini odağına alan bu raporda, askeri-iktisadi yapının çözümlemesi yapılmıştır. Çalışma, TESEV’in “Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” başlıklı iki Almanak çalışmasındaki bulgulara, bu alanlarda daha önce yapılmış çalışmalara ve ikinci Almanak sonrası gelişmelere dayanmaktadır.
Türkiye’deki askeri-iktisadi yapı üç ayak üzerinde yükselmektedir. Birinci ayak, Türkiye’de ordunun doğrudan bir iktisadi aktör olarak varlığının ifadesi olan askerlerin holdingi OYAK’tır. İkinci ayak, Türkiye’de ordunun neredeyse mutlak kontrolü altında olan yüksek askeri harcamalar’dır. Üçüncü ayak ise, Türkiye’de hızla geliştirilen ve sanayinin militarizasyonuna yol açan askeri sanayi’dir. Bu ayaklarda temel ortaklık, bu alanların Türkiye’de ordunun belirleyi- ciliği altında olmasıdır.
Mevcut askeri-iktisadi yapı, “(milli) güvenlik eksenli militarist siyaset anlayışını” geriletmeye yönelik çabalar üzerinde olumsuz etkide bulunmaktadır. Zira askeri-iktisadi yapı, aynı zamanda bir güven(siz)lik siyasasına ve kültürüne ihtiyaç duymaktadır. Demokratik bir sosyopolitik ve sosyoekonomik hayat, bu alanların de militarizasyonu gerçekleşmeden mümkün değildir. Türkiye’deki mevcut askeri-iktisadi yapının bu anlamda dağıtılması, hem ordunun, en azından dış güvenlikle sınırlı asli işlevinin sınırlarına geri çekilmesi açısından, hem de militarizmin üretimine katkıda bulunan “sivil” yaşam alanlarının gerçek anlamda demokratikleşmesinin önünü açması açısından gerekmektedir.
Sonuç bölümünde, Türkiye’de askeri-iktisadi yapının her bir ayağının bu perspektiften yarattığı sorunlara ve orta-uzun vadeden kısa vadeye doğru yayılabilecek çözüm önerilerine yer verilmiştir. Bu çözüm önerileri iki temel perspektife sahiptir: 1) Ordunun her üç ayak üzerindeki neredeyse mutlak kontrolünün ortadan kaldırılması ve bu alanların başta parlamentonun ve demokratik toplumsal örgütlenmelerin denetimine açılması; 2) Türkiye’nin iktisadi kaynaklarının, askeri rasyonalitenin dayattığı ihtiyaçlara göre değil, demokratik toplumsal ihtiyaçlar doğrultusunda kullanılmasını sağlamak üzere askeri-iktisadi yapının sonlandırılması.
Giriş*
Türkiye’de ordunun, modern orduların asli işlevi olan dış askeri güvenlik alanının yanı sıra siyasal, iktisadi, kültürel, ideolojik alanlara uzanan geniş bir faaliyet alanının bulunması ve bu alanlardaki faaliyetlerinin sivil kamu otorite- sinin denetiminden yasal veya fiili özerklik altında yürütülmesi, Türkiye’de pretoryen bir militarizmi(1) hâkim kılmıştır. Pretoryen militarizmin bir özelliği olarak ordular, ellerindeki “görece” özerk gücü, diğer toplumsal ve siyasi aktör- lerin de yer aldığı karmaşık iktidar ilişkileri içinde kullandıklarından, kendi (siyasi, idari, iktisadi vb.) iktidar kaynak- larını artırmak derdindedirler. Söz konusu pretoryen militarizmin iktidar sahalarından biri de ekonomidir.
Savaş yapma ve savaşa hazırlık biçimi, tarihte her zaman üretim biçimiyle ilişkili olmuş ve bu ikisi birbirlerini koşul- landırmışlardır. Kapitalizmle beraber savaş ve savaş hazırlığı sanayileşmiş, militarizm ile kapitalist sermaye birikim süreci, devletin kurumsal mimarisi ve toplumsal ilişkiler alanı arasında yeni, özgül ve girift formlar ortaya çıkmıştır. Bugün pek çok gelişmiş ülkede, en veciz ifadesiyle “Askeri-Sınai-Üniversiter Kompleks” (ASÜK) olarak adlandıra- bileceğimiz bir kapitalist-militarist yapı söz konusudur.(2) ASÜK’ün ilk üç ayağını, yüksek askeri harcamaların aktığı savaş sanayiinde yer alan şirketler, ihale süreçlerini kontrol eden askeri ve/veya sivil bürokrasi ile siyasal iktidarlar oluşturur. Savaş sanayii, siyasetle kurulan bağlantıya ek olarak bilgi üretimiyle arasındaki sıkı ilişki üzerinden de bilimsel, akademik yaşamla organik ilişkiler geliştirir ve akademik-bilimsel hayatın militarizasyonuna yol açar. Bunun yanı sıra, akademik bilgi üretimi, militarist bir güvenlik anlayışını meşrulaştırmaya hizmet eder. Kapitalist- militarist yapının bu formunun en gelişkin hallerine, pretoryenizmi geriletmiş (yani ordularını sivil siyasi iktidarın kontrolü altına almış) Batı ülkelerinde rastlandığını da kaydetmek gerekir.
Kapitalist modernleşme sürecine geç giren ve orduların sivil demokratik denetim altına alınamadığı, yani pretor- yenizmin hüküm sürdüğü Türkiye gibi toplumlara baktığımızda, yukarıdaki yapının yanı sıra başka bir kapitalist- militarist yapılanmaya daha rastlanır: Bu yapılanmada, bir kurum olarak ordunun bizatihi iktisadi bir aktör olarak ekonominin her alanında (üretim, ticaret, finans) faaliyet gösterdiği görülmektedir. Burada söz konusu olan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) kolektif bir sermaye grubuna dönüşmesidir: Asker artık sanayici, tüccar, finansal yatırımcı ve rantiyedir. ASÜK’ün bu formuna dünya üzerinde birçok ülkede(3) rastlanmakla beraber, bu yapının en erken ve en gelişkin örneği Türkiye’dir. Dünyadaki örneklere bakıldığında, Türkiye gibi, yardımlaşma kurumu tarzı yapılar üzerinden örgütlenildiği ve çeşitli yasal ayrıcalıklardan yararlanıldığı görülür. Bu formun 1953’te gelişmeye başladığı Pakistan en erken örnek olmakla birlikte, Pakistan’da bu yapının fiilen etkinleşmesi 1970’li yıllarda gerçekleşmiştir. Ayrıca Pakistan, her kuvvet komutanlığının ayrı bir yardımlaşma vakfının, dolayısıyla holdinginin olmasıyla da farklı bir örnek teşkil etmektedir. Aslında Pakistan gibi birçok başka ülkede de (örneğin Çin), askerlerin holding yapıları kurması 1970’lerde ivme kazanmıştır. Orta Amerika ülkelerindeyse (Honduras, El Salvador, Nikaragua), yardımlaşma fonları daha erken tarihlerde kurulmuş olsa da, iktisadi bir aktör olarak var olmaları 1990’larda ivme kazanmıştır.
Türkiye’de militarizmin merkezindeki aktör olarak ordunun iktisadi alan ve süreçlerdeki yerini odağına alan bu rapor, TESEV’in “Güvenlik Sektörü ve Demokratik Gözetim” başlıklı iki Almanak çalışmasındaki bulgulara, bu alanlarda daha önce yapılmış çalışmalara ve ikinci Almanak sonrası gelişmelere dayanarak, Türkiye’de militarizmin iktisadi yönünü analiz etmeyi, ortaya çıkan sorunları tespit etmeyi ve bazı çözüm yollarına işaret etmeyi hedefliyor. Bu açıdan, TESEV’in Güvenlik Sektörü alanındaki ilk siyasa raporunu(4) tamamlayıcı bir nitelik taşıması hedefleniyor.
* Bu raporun ilk halini değerlendiren ve sunduğu önemli katkılarla raporun son halini almasını sağlayan, raporun hakemi Ümit Cizre’ye çok teşekkür ederim.
1- Militarizmi, toplumsal ve siyasal iktidar ilişkilerini yönetmek ve sosyopolitik güçleri disipline etmek üzere içeriye veya dışarıya dönük fiziksel şiddet kullanımı veya kullanma tehdidinin yanı sıra, bunu mümkün kılan her türlü siyasal, yasal, ideolojik ve iktisadi düzenlemelere dayanan bir yönetim tekniği olarak tanım- lıyorum. Pretoryenizmi ise militarizmin bir formu olarak ele alıyorum. Bu militarizm formunda, ordular bir yandan sivil siyasal iktidardan özerk biçimde, formel veya enformel mekanizmalarla siyasal süreçlere müdahil olur ve siyasal alan üzerinde hâkimiyet kurmaya yönelir, diğer yandan da özerk gücünü siyasi, idari, yasal, iktisadi, kültürel, ideolojik sahalarda besleyecek kaynak ve mekanizmaları yaratır. Şunu belirtmek gerekir ki pretoryen durumların söz konusu olmadığı, yani ordunun sivil siyasal iradenin denetimi altında olduğu durumlarda da bir ülkede militarizm çok güçlü olabilir. İsrail örneği üzerinden bu ayrışmayı incele- yen bir çalışma için bkz. Ben-Eliezer, 1997. Türkiye’de pretoryenizm kavramını kullanan bir çalışma için bkz. İnsel, 1999.
2-Burada akla hemen ABD, İsrail, Rusya ve Fransa, Almanya, İngiltere, İsveç gibi Avrupa ülkeleri geliyor. Bu ASÜK modeli üzerine sayısız kaynak bulunmakla birlikte, oldukça fikir verici şu kaynaklara bakılabilir: Serfati, 1995; Custers, 2008; Nitzan ve Bichler, 1996.
3-Asya’da Çin, Endonezya, Tayland; Ortadoğu’da Mısır, Pakistan, Suriye; Latin ve Orta Amerika’da Nikaragua, Guatemala, El Salvador, Honduras, Ekvator, Ko- lombiya, Şili, Bolivya sayılabilir. Bu örnekler üzerine çok az sayıda kaynak arasında şunlara bakılabilir: Casas ve Brenes, 1998; Cheung, 2000; Mulvenon, 2001; Robison, 1986; McCulloch, 2000; Siddiqa-Agha, 2001 ve Mani, 2007.
4-Akay, 2009c.
Aslında Türkiye’de ordunun iktisadi alan ve süreçlerdeki konumuna ve etkilerine dair bir analizin, sermaye birikim süreçlerinin yeniden yapılandırılması, buna uygun kurumsal, yasal vb. düzenlemeler yoluyla devletin kurumsal mimarisinin yeniden yapılandırılması, sınıfsal iktidar ilişkilerinin yeniden şekillendirilmesi ile askeri müdahaleler arasındaki ilişkileri de içermesi, daha kapsayıcı ve bütünlüklü bir analiz imkânı sunacaktır. Ancak, böyle bir analiz bu raporun sınırlarını aşacağından, burada daha dar anlamıyla ordu-ekonomi ilişkilerine odaklanılmıştır.
Bu doğrultuda bu rapor üç ana bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, Türkiye’de ordunun doğrudan bir iktisadi aktör olarak varlığının ifadesi olan, askerlerin holdingi OYAK üzerinedir. İkinci bölüm, Türkiye’de ordunun neredeyse mutlak kontrolü altında olan askeri harcamaları ele almaktadır. Üçüncü bölüm ise, Türkiye’de hızla geliştirilen askeri sanayi üzerinedir. Her üç bölümün ortak yanı, bu alanların Türkiye’de ordunun belirleyiciliği altında olmasıdır.
Dünyada 1980 sonrasında uygulanmaya başlanan neoliberal politikalar, kamu hizmetlerinin özelleştirilmesini ve metalaştırılmasını içermiştir. Daha önceleri bir kamu hizmeti olarak tanımlanan ve sunulan güvenlik de bu sürecin parçası olmuştur. Neoliberal dönemde güvenlik metalaşmış ve bir ekonomik sektör haline gelmiş olduğundan,(5) Almanak çalışmalarının alt başlığının “güvenlik sektörü” olması rastlantısal olmayıp güvenlik ile kapitalist ekonomi arasındaki ilişkilerin organikleştiğine işaret etmektedir. Güvenlik sektöründeki diğer aktörleri dışarıda bırakarak askeri yapılanmaya odaklanan ve söz konusu organikleşen ilişkinin belirli eksenlerini ele alan bu raporun, demok- ratik bir toplumsal ve siyasal hayat açısından bir nebze dahi olsa yol gösterici olması umulmaktadır.
5-Özel güvenlik şirketleri, özel askeri şirketler, özel hapishaneler gibi örnekler üzerinden güvenliğin metalaşması konusunda bkz. Neocleous, 2008 ve Balta Paker, 2009.
Askerlerin Holdingi: Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)6
Kaynak: Türkiye’de askeri-iktisadi yapı: durum, sorunlar, çözümler ISBN: 978-605-5832-41-4 TESEV YAYINLARI Yazar İsmet Akça